nahl suresi

pipisik
128 ayetten oluşan kur’an-ı kerim’in bu 16ncı suresinin türkçe meali:

-rahman ve rahim olan allah’ın adıyla-

1- allah’ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. o (allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.

2- kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup-sakının, diye uyarın."

3- gökleri ve yeri hak ile yarattı: o, şirk koştukları şeylerden yücedir.

4- insanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır.

5- ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz.

6- akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.

7- kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. şüphesiz sizin rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.

8- onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?

9- yolu doğrultmak allah’a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.

10- sizin için gökten su indiren o’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.

11- onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.

12- geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da o’nun emriyle emre hazır kılınmıştır. şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.

13- yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.

14- denizi de sizin emrinize veren o’dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (bütün bunlar) o’nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.

15- sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). umulur ki doğru yolu bulursunuz.

16- ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.

17- yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?

18- eğer allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. gerçekten allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

19- allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.

20- allah’tan başka yakardıkları hiçbir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.

21- ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar.

22- sizin ilahınız tek bir ilah’tır. ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.

23- şüphesiz allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten o, müstekbirleri sevmez.

24- onlara "rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "eskilerin masalları" dediler.

25- kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. bak, ne kötü yük yükleniyorlar.

26- onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.

27- sonra (allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "haklarında (mü’minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."

28- ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. hayır, şüphesiz allah, sizin neler yaptığınızı bilendir.

29- öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.

30- (allah’tan) sakınanlara: "rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "hayır" dediler. bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.

31- adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. işte allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.

32- ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "selam size" derler. "yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."

33- (küfre sapanlar) kendilerine meleklerin gelmesinden veya rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

34- böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp-kuşatıverdi.

35- şirk koşmakta olanlar dediler ki: "eğer allah dileseydi, o’nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve o’nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?

36- andolsun, biz her ümmete: "allah’a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. böylelikle, onlardan kimine allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.

37- sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.

38- olanca yeminleriyle: "öleni allah diriltmez" diye yemin ettiler. hayır; bu, o’nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların çoğu bilmezler.

39- hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).

40- onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.

41- zulme uğratıldıktan sonra, allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. bilmiş olsalardı.

42- onlar sabredenler ve rablerine tevekkül edenlerdir.

43- biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.

44- (onları) apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). sana da zikri (kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.

45- artık ’kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’, allah’ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?

46- ya da onlar, dönüp-dolaşmaktalarken, onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) ki onlar (bu konuda allah’ı) aciz bırakacak değildirler.

47- veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? öyleyse rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.

48- allah’ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan allah’a secde eder vaziyette döner.

49- göklerde ve yerde olan ne varsa, canlılar ve melekler allah’a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.

50- üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.

51- allah dedi ki: "iki ilah edinmeyin: o, ancak tek bir ilah’tır. öyleyse benden, yalnızca benden korkun."

52- göklerde ve yerde ne varsa o’nundur, itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak o’nundur. böyleyken allah’tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?

53- nimet olarak size ulaşan ne varsa, allah’tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak o’na yalvarmaktasınız.

54- sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) rablerine şirk koşar;

55- kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. öyleyse yararlanın, ilerde bileceksiniz.

56- kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, hiçbir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. andolsun allah’a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.

57- ve allah’a kızlar isnad ediyorlar, (haşa) o yücedir. hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.

58- onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.

59- kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? bak, verdikleri hüküm ne kötüdür?

60- ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise allah’a aittir. o, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

61- eğer allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.

62- onlar, allah’a, hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler, dilleri de yalan olarak en güzel olanın ’kendilerinin olduğunu’ düzmektedir. hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar, (cehennemde) öncülerdir.

63- andolsun allah’a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azap vardır.

64- biz kitabı ancak, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.

65- allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.

66- sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.

67- hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.

68- rabbin bal arısına vahyetti: dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.

69- sonra meyvelerin tümünden ye, böylece rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

70- allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. şüphesiz, allah bilendir, herşeye güç yetirendir.

71- allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. şimdi allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?

72- allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. şimdi onlar, batıla mı inanıyorlar ve allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?

73- allah’ın dışında, kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka, hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?

74- artık allah’a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü allah bilir, siz ise bilmezsiniz.

75- allah, (kendisi’ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? hamd allah’ındır; fakat onların çoğu bilmezler.

76- allah şu örneği verdi: iki kişi; bunlardan birisi dilsiz, hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük), o, onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu, adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?

77- göklerin ve yerin gaybı allah’a aittir. (kıyamet) saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. şüphesiz, allah herşeye güç yetirendir.

78- allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi.

79- göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? onları (böyle boşlukta) allah’tan başkası tutmuyor. şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.

80- allah, size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.

81- allah, sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. işte o, üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır, umulur ki teslim olursunuz.

82- fakat onlar yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.

83- onlar, allah’ın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkar edenlerdir.

84- her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkar edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne (allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.

85- o zulmedenler, azabı gördüklerinde, onlara ne (azap) hafifletilecek, ne süre tanınacak.

86- o şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "rabbimiz, seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (onlar da bunlara:) "siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.

87- o gün (artık) allah’a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.

88- inkar edip de allah’ın yolundan alıkoyanlar; biz, işledikleri bozgunculuğa karşılık, onlara azap üstüne azap ilave ettik.

89- her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün, seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. biz kitab’ı sana, herşeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.

90- şüphesiz allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.

91- ahidleştiğiniz zaman, allah’ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü allah’ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. şüphesiz allah, yaptıklarınızı bilir.

92- bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye, yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak, ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. şüphesiz allah, sizi bununla imtihan etmektedir. kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.

93- eğer allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.

94- yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (ayrıca) büyük azap da sizin içindir.

95- allah’ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. eğer bilirseniz, allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.

96- sizin yanınızda olan tükenir, allah’ın katında olan ise kalıcıdır. sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz.

97- erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.

98- öyleyse kur’an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan allah’a sığın.

99- gerçek şu ki, iman edenler ve rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.

100- onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla o’na (allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.

101- biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “sen yalnızca iftira edicisin" dediler. hayır, onların çoğu bilmezler.

102- de ki: "iman edenleri sağlamlaştırmak, müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (kur’an’ı) hak olarak rabbinden ruhu’l-kudüs indirmiştir."

103- andolsun ki biz, onların: "bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a’cemidir, bu ise açıkça arapça olan bir dildir.

104- allah’ın ayetlerine inanmayanları allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azap vardır.

105- yalanı, yalnızca allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. işte yalancıların asıl kendileri onlardır.

106- kim imanından sonra allah’a (karşı) inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde allah’tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.

107- bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz allah’ın da inkar eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.

108- onlar, allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. gafil olanlar onların ta kendileridir.

109- şüphesiz, onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.

110- sonra gerçekten rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cihad edip, sabredenlerin (destekçisidir). şüphesiz senin rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.

111- o gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. onlar zulme uğratılmazlar.

112- allah bir şehri örnek verdi: (halkı) güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat allah’ın nimetlerine nankörlük etti, böylece allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.

113- andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.

114- öyleyse allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer o’na kulluk ediyorsanız allah’ın nimetine şükredin.

115- o, size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. fakat kim mecbur kalırsa, saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). çünkü gerçekten allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

116- dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. çünkü allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. şüphesiz allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.

117- (bu dünyada olup-biten) pek az bir metadır. onlara ise acı bir azap vardır.

118- yahudi olanlara da, bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.

119- sonra gerçekten rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). şüphesiz rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.

120- gerçek şu ki, ibrahim (tek başına) bir ümmetti; allah’a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.

121- o’nun nimetlerine şükrediciydi. (allah) onu seçti ve doğru yola iletti.

122- ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.

123- sonra sana vahyettik: "hanif (muvahhid) olan ibrahim’in dinine uy. o, müşriklerden değildi."

124- cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. şüphesiz rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

125- rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. şüphesiz senin rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.

126- eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır.

127- sabret; senin sabrın ancak allah(ın yardımı) iledir. onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.

128- şüphesiz allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol